ABD, 1775 ile 1783 yılları arasında Birleşik Krallık’a karşı giriştiği Bağımsızlık Savaşı’ndan galip ayrılmış ve bağımsızlığını kazanmıştı. Bu tarihten itibaren doğal kaynakları, insan gücü ve yeni kurulmuş bir devlet olmanın vermiş olduğu motivasyonla hızlı bir gelişme sürecine girdi. Öyle ki sanayisi her geçen gün gelişiyor ve üretim düzeyi artıyordu.
Bir süre sonra üretim seviyesi iç tüketim seviyesinin üzerine çıktı. Bu durumda yapılacak tek bir şey vardı: Ticaret ve deniz yollarında etkin olmak.
ABD, Osmanlı Devleti ile hiçbir anlaşma yapmaksızın ticaret gemilerini Akdeniz’e geçirmek istedi. Anlaşılan ABD, yeni kurulmuş olmasından dolayı tecrübesizdi. Böylece diplomasiden, siyasi dengelerden ve hegemonyalardan da bihaberdi.
Kuzey Afrika, 18. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altındaydı. “Garp Ocakları” denilen Cezayir, Trablusgarp ve Tunus Osmanlı Devleti’ne bağlı eyaletlerdi.
Tarih: 25 Temmuz 1785. ABD, tüm bu siyasi dengelere karşın Akdeniz’den ticaret gemilerini geçirmeye çalışınca Cezayir açıklarında gemileri durduruldu ve gemilerine el konuldu. Daha sonra birkaç ABD ticaret gemisi daha aynı akıbete uğradı.
ABD donanmasının Osmanlı Devleti’ne karşı koyması mümkün değildi. Yaşanan bu gelişmelerin ardından donanmasını güçlendirmek için çalışmalara başladı. ABD Kongresi, bunun için Başkan George Washington’a 700 bin altın harcama yetkisi verdi.
Tarih: 5 Eylül 1795. ABD, bu duruma daha fazla katlanamadı ve anlaşma yapmaya karar verdi. Joseph Donaldson başkanlığında Amerikan heyeti ile Cezayir Beylerbeyi Gazi Hasan Paşa, Türkçe kaleme alınmış bir anlaşma imzaladılar. Bu anlaşmaya göre Amerika esirlere karşılık 642 bin altın ve her yıl 12 bin altın ödeyecekti. Daha sonra Trablusgarp ve Tunus ile de benzer anlaşmalar yapıldı.
Bu anlaşma, ABD tarihinde (1786’da Fas ile Arapça yaptığı antlaşmadan sonra) ikinci yabancı dilde imzalanan anlaşmadır. Ayrıca yabancı bir devlete vergi ödemeyi kabul ettiği tek anlaşmadır.